Subscribe

Ankete katıldığınız için teşekkürler!

Birkaç dakikanızı daha almamıza izin verin!

Plastikler uzun süredir hayatımızda.

Plastiklerin karada ve denizlerde yarattığı kirlilik uzun yıllardır tartışılıyordu ancak son yıllarda hem plastiğin iklim maliyetini daha iyi anlıyoruz hem de plastiklerin mikroplastiklere dönüştükten sonra ekosistemlere ve organizmalara, yani vücudumuza karıştığını biliyoruz.

Günlük yaşantımız sırasında tükettiğimiz tek kullanımlık bardaklar, pipetler, yemek tabakları ve diğer gıda ambalajları hemen çöpe dönüşüyor. Her yıl dünya üzerinde üretilmiş plastiklerin neredeyse yüzde 36’sını, bu tip tek kullanımlık plastikler kaplıyor.

Yani şirketlerin bu yöndeki üretimi idareler tarafından sınırlandırılmasa bile tüketicilerin tek kullanımlık kullanımını azaltması, iklim değişikliğiyle mücadele için olumlu bir adım.

PET şişede su ya da diğer içecekleri satın almak yerine günlük yaşantımıza mataraları sokmak, tek kullanımlık bardaklarda sıcak içecek tüketmektense termos kullanmak veya tek kullanımlık plastik poşet kullanmayı bırakmak plastik kaynaklı sera gazı emisyonlarını azaltmak için faydalı değişiklikler. Aynı şekilde, restoranlardan eve yemek siparişleri de tek kullanımlık plastik ambalaj tüketimine yol açıyor. Yani evde yemek pişirip paket servisten kaçınmak plastik kaynaklı sera gazı emisyonlarını azaltıyor.

PET şişeden söz etmişken Türkiye’deki içme suyundan bahsetmeden geçmeyelim. Türkiye’de şebeke suyu birkaç istisnai bölge dışında içilmiyor. Bu yüzden de hane halkı içme suyu ihtiyacını plastikten imal edilmiş damacanalara doldurulmuş içme suyuyla karşılıyor. Gündelik hayattaysa su ihtiyacımızı çoğunlukla PET şişelere konmuş suları satın alarak gideriyoruz. Mataralar ev ya da işyerleri dışındaki PET sarfiyatını düşürmek için fena bir başlangıç değil ama gerçek çözüm şebeke suyunun içilebilir hale gelmesinden geçiyor. Bu da ancak yurttaşların yerel yönetimlere bu talebi yöneltmesiyle gerçeğe dönüşebilir.

Paket servisten alınmış ve plastik ambalajla servis edilen gıdaları ve tek kullanımlıklarda sunulan sıcak içecekleri tüketmek bir başka sorunu daha hayatımıza sokuyor: Mikroplastikler! Son yıllarda fark edildiği üzere, plastikler aşınıp parçalandıkça küçülerek mikroplastiklere dönüşüyor ve bu mikroplastikler ekosistemlerde dolaşmaya, deniz ve karalarda canlıların bünyesine girmeye başlıyor. Türkiye'de yapılan çalışmalar, insanlar tarafından tüketilen birçok deniz canlısında mikroplastik bulunduğunu gösteriyor.

Araştırmalar tek kullanımlık plastiklerde gıda tüketimi sırasında mikroplastiklerin gıdaya ve tüketicilere geçtiğini söylüyor. Hatta gebelik sırasında anne ile bebek arasındaki bağlantıyı kuran plasentada bile mikroplastik tespit edildi. Plastiklerin yapısındaki bileşenlerin, hormon taklidi yaparak canlıların endokrin sistemlerini bozduğunu biliyoruz ama artık doku bariyerini aşabilecek kadar küçülen mikroplastiklerin insan vücuduna yapacağı etkileri henüz tam kestiremiyoruz. Şimdilik bildiğimiz şu: Plastik tüketimi devam ettiği müddetçe her yıl milyonlarca ton plastik karada ve denizlerde doğaya karışacak ve bu plastikler eninde sonunda mikroplastiklere dönüşecek. Miktar arttıkça ekosistemlerde ve organizmalardaki mikroplastik yoğunluğu da yükselecek! Yani tek kullanımlıkları tüketmemek vücudumuza mikroplastik geçişini de sınırlayabilir.

Plastiklerle ilgili tüm sorunlarda karşımıza geri dönüşüm çıkıyor. Plastiklerin geri dönüşümü iddia edildiği gibi verimli bir şekilde gerçekleştirilemediği için atığa dönüşen plastiklerin birçoğu hala ya gömülüyor ya yakılıyor ya da gelişigüzel kara ve deniz ekosistemlerine karışıyor. Ancak plastik endüstrisi geri dönüşümün plastik tüketiminin ekolojik etkilerini azalttığını yıllardır tüketicilere aktardığı için tüm dünya sorumluluk hissetmeden plastik tüketmeyi sürdürüyor. Geri dönüşüm hem pahalı hem de kalite olarak fosil yakıtlardan üretilen ham plastiğin yerini tutamadığı için endüstri aslında geri dönüşümü yaygınlaştırmak istemiyor. Ama zaten birçok plastik türünün ekonomik şekilde geri dönüşümü mümkün değil.

Bu aşamada yine yurttaşların talebi önem kazanıyor. 1950’den beri üretilmiş tüm plastiklerin akıbetini inceleyen bilim insanları, tüm plastiklerin sadece yüzde 9’u geri dönüşüme gitti. Kalan plastik atıklarsa yakıldı, gömüldü ya da doğaya karıştı.

Dolayısıyla atık yönetimi süreçlerinin iyileştirilmesi ve geri dönüşümün verimliliğinin artırılmasını beklemek şimdilik pek anlamlı gözükmüyor. Plastiklerle ilgili sorunu biraz olsun hafifletebilecek şey, zaten tek kullanımlık plastiklerin yasaklanmasını isteyen yurttaşların, yerel ve merkezi idarelere bu yöndeki taleplerini kararlılıkla iletmesi.

İllüstrasyonlar: Mert Tugen